René Magritte

Gerçeküstücülük akımının en önemli temsilcilerinden sayılır. Düş ürünü temaları işlediği resimleri, komedi, korku, tuhaflık ya da ilginçlik kavramlarının bir karışımıdır. Sanatsal resimlerinin yanında yaşamının bir döneminde reklam çizimleri de yapmıştır. Kökleri 15.yüzyıla uzanan bir sanat geleneğinin varolduğu; Jan Van Eyck, Bosch, Bruegel, Rubens, Jordaens gibi rönesans ve barok dönemin büyük sanatçılarının yetiştiği Belçika’da yaklaşık iki yüz yıllık bir sürecin ardından 19.yüzyılın sonunda bir sanatsal canlanma söz konusu olmuştur. James Ensor ile aralarında Felicien Rops ve Khnopff gibi isimlerin bulunduğu etkili bir sembolist çevrenin varlığı Belçika’nın modern sanatın eşiğinde yaşadığı uyanışın göstergeleridir. Rene Magritte, böyle bir dönemde 21 Kasım 1898’de Belçika’da, Lessines’de dünyaya gelmiştir. Ailenin üç erkek çocuğundan en büyüğü olan Rene’nin babası bir tüccardır ve aile sık sık şehir değiştirmektedir. Rene’nin daha çocukluk yıllarında tanık olduğu bazı sıradışı olaylar onun imgelemini derinden etkilemiştir. Gilly’de yaşadıkları evin üzerine esirleri taşıyan bir balon düşmüş, 1905 yılında küçük bir kız çocuğuyla mezarlıkta yürürken sehpası başının üzerinde resim çalışan bir ressamla karşılaşmıştır. Bu şaşırtıcı imgelerin iç dünyasını canlandırdığı çocukluk döneminde yaşadığı bir diğer olay ise diğerlerine göre oldukça acı bir deneyim olmuştur. Châtelet’te yaşadıkları sırada 12 Mart 1912’de sanatçının annesi kendini Sambre nehrine atarak intihar etmiştir. Kimi yazarlar Magritte’in resimlerinde zaman zaman ortaya çıkan nehir tasvirlerinin bu olaya bir gönderme niteliği taşıdığının altını çizmektedir. Aynı yıl Magritte ailesi Charleroi şehrine taşınmıştır. 1913 yılında 15 yaşındayken, Charleroi panayırında, ileriki hayatında çok önemli bir yere sahip olan Georgette Berger ile karşılaşmış ve 13 yaşındaki kız onu adeta büyülemiştir.
Ancak daha sonra uzun yıllar bir daha onu görmemiş ve Georgette ilk gençlik yıllarının unutulmaz bir hayali olarak belleğine kazınmıştır. Pek başarılı bir öğrenci olmayan genç Rene, liseyi bitirdikten sonra 1916 yılında Brüksel Güzel Sanatlar Akademisi’ne kaydolmuştur. Burada desen, dekoratif resim ve süsleme kompozisyonu atölyelerini izlemiş ve sembolist Constant Montald ile Gisbert Combaz’ın öğrencisi olmuştur. Bu sırada en yakın arkadaşı olan genç şair Bourgeois ile birlikte modernlik ve İtalyan fütürizmine ilgi duymuştur. 1919’da avant garde ressam Pierre Louis Floquet’ten fütürizmi öğrenmiş ve kübizm- fütürizm esinli resimler üretmiştir. Yeni bir resim dili arayan Magritte için ilk başta saf geometrik soyutlama mantıklı bir yaklaşım olarak gözükmüştü ve bu tarzdaki resimlerini 1920 yılında Floquet ile birlikte sergilemiştir. 1920, aynı zamanda bir tesadüf sonucunda Georgette Berger’le tekrar karşılaştığı yıldır. 1921 yılında askerlik görevini tamamlamış olan Magritte, 28 Haziran 1922’de Georgette ile evlenmiş ve bir duvar kağıdı fabrikasında grafiker olarak çalışıp duvar kağıdı motifleri üretmiştir. Aynı yıl sanat hayatını etkileyen iki önemli karşılaşma söz konusu olmuştur. Bunlardan ilki, sanat anlayışını bütünüyle değiştirecek olan Girogio de Chirico’nun resimleriyle tanışmasıdır. Chirico’nun Aşk Şarkısı adlı resminin renkli baskısını gördüğünde derinden etkilenmiştir. Metafizik resmin kurucusu olan İtalyan sanatçının tarzı onun için yol gösterici olmuştur. Hayatındaki ikinci karşılaşma ise sanatında daha kısa vadeli bir etki yaratmış olmalıdır. 1922 yılında, oldukça kişisel bir geometrik soyut tarz geliştirmiş olan Victor Servrancx’la tanışmış ve onunla soyut denemelere girişmiştir. Ancak kısa sürede soyut anlatımın onun sanatsal amaçlarına uygun olmadığını görmüştür. İlk dikkat çekici çalışmalarında kübizm- fütürizm esinli ve kadınlar ve renklerin hakim unsur olduğu duyarlı tasvirler söz konusudur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder