Modigliani & Jeanne aşkı

1917’de resimleri için model ararken, kendisi de bir ressam olan Fransız Jeanne Hebuterne ile tanıştı. Hebuterne’in ailesi koyu Katolikti. 19 yaşındaki kızlarının bir Musevi ile birlikte olmasına izin vermediler. Ancak olan olmuştu; filmlere konu olacak bir aşk hikayesi başladı. Modigliani için daha verimli bir sanat dönemi başlamıştı, Hebuterne’in verdiği ilhamla, nü’leri bırakıp, ünlü portrelerini yapmaya başladı. Aynı yıl ilk kişisel sergisini açtı. Bir kızları oldu, mutluydular. Ancak hala para kazanamamıştı ve içki sorunları devam ediyordu. 1920 yılına girdikleri yılbaşı eğlencesinde gayet  sağlıklı görünüyordu. Ama yılbaşından sonraki 4 gün evden çıkmamışlardı, üstelik Hebuterne 9 aylık hamileydi. Ressam olan bir komşuları, meraklanıp gittiğinde, Modigliani ‘yi bitkin şekilde Hebuterne’e yaslanmış, çaresiz yatıyor buldu. Komşusu hemen doktor çağırdı, Modigliani’nin ileri derecede tüberküloz menejit olduğu ortaya çıktı. Sadece 20 gün sonra, yolun yarısı 35’indeyken, vefat etti. Büyük bir törenle defnedildi. Karnı burnunda Hebuterne’i, ailesi yanına aldı. Ancak çok trajedik bir şekilde, Modigliani’nin acısına dayanamayan Hebuterne, ailesinin 5.kattaki dairesinden atlayarak, kendini ve karnındaki bebeğin yaşamına son verdi. 15 aylık kızları öksüz kalmıştı. Hebuterne ‘in ailesi, vefatlarından ancak 10 yıl sonra , aynı kabristanda yatmalarına razı oldu. Bugün çift Pere Lachaise mezarlığında, aynı mezar taşının altında yatmaktadır. Öksüz kalan kızlarını halası büyüttü. Annesi gibi adı Jeanne olan kızları, 1958’de “Modigliani: Man and Myth” adında, babasının hayatını anlatan bir kitap yazdı.

Rodin&Rose Beuret aşkı

Rodin’in yaşamında kadınların hep çok önemli bir yeri olmuştur. Rose Beuret ile tanıştığında Rodin 24 yaşındaydı. 1864'te atölyesini yeni tutmuştu. Rose 20 yaşındaydı ve Rodin’e modellik, hizmetkarlık ve eşlik etti. İki yıl sonra oğulları oldu. Rose onu hep sevdi, Rodin hep dehasının ve dehasına hizmet edenin peşinden koştu. Tam 53 yıl sonra 1917'de evlendiler. 15 gün sonra Rose, 6 ay sonra Rodin öldü. Bugün ikisi de yan yana Meudon’daki atölye evin, müzenin muhteşem bahçesinde birlikte yatmaktadırlar. Üstlerinde yemyeşil çimenler ve Düşünen Adam heykeli ile...

Salvador Dali & Gala Aşkı

                                              İspanyol ressam Salvador Dali; bilgin, filozof,  dahi gibi birçok sıfatla anılmıştır. En az onun kadar çılgın ve cesur bir kadın olan Gala’nın yardımları olmasa ne kadar başarılı olurdu tartışılır…Gala; bir Rus avukatın kızı ve sürrealist şair Paul Eduard'ın eşiydi. Onu ilk defa Cadaquez'de Akdeniz'in Catalan kıyısında Hotel Miramar'ın karşı terasında gördüğünde eşiyle beraberdi. Ertesi gün saat 11'de plajda buluşmak üzere sözleştiler.  Birkaç ay sonra tamamen aşık olarak birlikte yaşamaya başlayacaklardı. Ve o andan itibaren Gala; Dali için bir aşık bir arkadaş esin perisi ve model (ilk defa profilden Gran Mastrubador'da gözükür) danışman ve herşeyin ilersinde varlığının yöneticisi olacaktır. Port Lligat'de hayatlarının evlerini kurdular. İlk önce İspanya İç Savaşı’ndan daha sonra Dünya Savaşından kaçmak için tüm dünyayı gezdiler. Dali şöyle açıklar düşüncesini:
'Her zaman anarşist ve aynı zamanda da monarşisttim. Her zaman burjuvaziye karşıydım ve hala da öyleyim. Gerçek kültürel devrim monarşist prensiplerin restoresiyle mümkündür.'
Ama 1934'te beş yıllık aktif bir işbirliğinden sonra artık eski sürrealist arkadaşlarından ayrılmış ve küçük burjuvaya dönüşmekle suçlanır olmuştu. Çünkü politikadan kaçıyordu:
'Beni ne marksizm bir parça bile ilgilendirmiyordu. Politika bir kansere benziyordu.'
Newyork'a yerleşti ama arada sırada geri dönüyordu. Örneğin faşistler arkadaşı Garcia Lorca'yı öldürdükten ya da Nazilerin istilasından sonra. Mamafi Kuzey Amerikalılar tarafından aranılan sevilen iyi ücret ödenen biriydi.
1966'da Newyork modern sanatlar müzesinde 1966'de ona bir retrospektif adadılar. Beuborg'daki bir diğer sergi için 1979'a kadar beklemesi gerekti. 3 sene sonra 1982'de Gala öldü. O zamandan sonra nerdeyse resim yapmayı bıraktı. Dali  Gala'nın mezarının olduğu Pubol'e yerleşti ve son eserlerini verdi.
Bütün akımları tanıyıp; olası bütün etkilerden geçtikten; tüm çılgınlığıyla o devasa eseri 'Babil Kulesi'ni oluşturduktan sonra; Salvador Dali sanatı boyunca uzayıp giden bir ipi farketti. Bu ip görünmez bir şekilde daha Breton'la bile değilken gerçekleştirdiği ilk sürrealist eseriyle gerçek anlamdaki sürrealist eserlerini birbirine bağlıyordu.
Freud'un içten ve ve fanatik olarak tanımladığı Dali'nin gözleri; hep büyüleyici bir dünyayı keşfediyordu. Dali hiçbir zaman taptığı esin perisi Gala'dan ayrılmadı eve kendine duyduğu ihtiyaçtan daha fazla bir ihtiyaçla ona bağlıydı.
Pubol Şatosundaki yangından kurtulduktan sonra; 23 Şubat 1989'da Figueras hastanesinde 84 yaşında öldü. Cesedi ilaçlandı; ve Figueras'daki müzesine hakim olan dev kubbenin altına gömüldü

EŞREF ÜREN

1897’de İstanbul’da doğdu. 1984’te Ankara’da öldü. Bursa Ziraat Okulu’ndan sonra Güzel Sanatlar Akademisi’nde okudu. Burada İbrahim Çallı ve Hikmet Onat atölyelerinde çalıştı. Bir süre Paris’te Andrê Lhote ve Othon Griesz’in atölyelerine devam etti(1928-1929). Yurda dönüşünde çeşitli illerde resim öğretmenliği yaptı. ^^D Grubu^^na katıldı. Resimleri bu grubun sergilerinde ve Galatasaray Sergilerinde yer aldı. Katıldığı Devlet Resim ve Heykel sergilerinin bazılarında ödül aldı(1942’de üçüncülük, 1945’te ikincilik, 1964’te birincilik). Ayrıca Venedik Bienaline, Paris (UNESCO), San Francisco ve Atina sergilerine katıldı.

En tanınmış eserleri: Ankara’da Kış, Gençlik Parkı, Beynam Ormanları, Karadeniz Kadınları, Paris.

Özellikle kent oluşumundan kesitleri işleyen peyzajlarında, Eşref Üren’in düzene açık ve sınırsız bir ifade boyutu getiren duyarlılığın canlı titreşimlerine tanık olunabilir.

NURULLAH BERK

1906’da İstanbul’da doğdu. 1982 yılında İstanbul’da öldü. İlkokulu Heybeliada’da, orta okulu Nişantaşı’nda okudu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra, Sanayii Nefise’ye girdi. Burayı Hikmet Onat ve İbrahim Çallı atölyelerinde öğrenim görerek bitirdi (1924). Daha Paris’e giderek, Paris Güzel Sanatlar Yüksek Okulunda Ernest Laurent’nin öğrencisi oldu. Yurda dönüşün de İstanbul’da arkadaşlarıyla birlikte ^^Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği^^ni kurdu(1928). 1933yılında tekrar Paris’e gitti. Andrê Lhote ve Fernand Lêger‘in yanında çalıştı. Aynı yılın sonunda yurda dönünce, arkadaşlarıyla^^D Grubu^^topluluğunu kurdu. 1939’da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinde öğrenim üyesi oldu. 1962’de de İstanbul Resim ve Heykel Müzesi müdürlüğüne getirildi. Berk, UNESCO’ya bağlı ^^Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Türkiye Komitesi^^ni Suut Kemal Yetkinle birlikte kurmuş, Paris, Moskova, Bükreş, Leningrad ve Brüksel sergilerinde komiserlik yapmıştır. Sao Paolo ve Venedik bienallerine katıldı.1967’de de Ankara devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde birincilik kazandı.

En tanınmış eserleri: İskambil Kağıtlı Natürmort, Ütü Yapan Kadın, Çömlekçi, Dikenler.

Nurullah Berk’i kübizmen A. Lhote^tan esinlenen ve oldukça dekoratif bir yön tutturan uygulamaları içinde görüyoruz.

ADNAN VARINCA

1918’de İstanbul’da doğdu. Saint-Josephe Fransız Erkek Lisesini bitirdikten sonra, Güzel Sanatlar Akademisinde Lêopold Lêvy ve Bedri Rahmi Eyüboğlu atölyelerinde öğrenim gördü. Bu okulu 1948’de bitirdi. Bir süre resim öğretmenliği yaptı. 1957-1973 yıllarında, Paris’te çalıştı. Besançon’da açılan ^^Paris’te Altı Türk Ressamı^^ sergisinde ve İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki ^^Paris’teki Türk Ressamları^^ sergisinde yer aldı. Yurda döndükten sonra kişisel sergiler açtı. 4. Sedat Simavi Vakfı Görsel Sanatlar Ödülü’nü Turan Erol’la paylaştı(1980).

Resimsel oluşuma iç dünyasının kişisel yorum güçleriyle yaklaşan Adnan Varınca’yı ^^pentür^^ alanında az rastlanır bir üslupçu olarak kavrıyoruz.

NURİ İYEM

1915’te İstanbul’da doğdu Güzel Sanatlar Akademisinde Nazmi Ziya Güran, Hikmet Onat, İbrahim Çallı ve Lêopold Levy atölyelerinde öğrenim gördü (1933-1937). Arkadaşlarıyla birlikte İstanbul’da ^^Liman Resim Sergisi^^ni düzenledi (1940). 1941’de Ferruh Başağa, Avni Arbaş, Selim Turan, Fethi Karakaş, Mümtaz Yener, Turgut Atalay, Nejat, Agop Arad, Haşmet Akal’la birlikte ^^Yeniler Grubu^^da yer aldı. Bu grubun her yıl iki kez açılan sergilerine katıldı(1941-1951).
1946-1983 yılları arasında yaklaşık kırk kadar kişisel sergi açtı. Paris’te, Hollanda’da, Venedik’te, Sao Paolo’da resimlerini sergiledi.

Başlıca eserleri: Nalbant, Halk Şairi, Çeşme Başı, Aile, Orkestra, Ana Şefkati, Kardeşler.

Nuri iyem, figüratif ve soyut çalışmalarının tümünde özenli bir işçiliğin giderek ustalık katına ulaştığı bir gelişme içinde görülür.

SAMİ YETİK

1878’de İstanbul’da doğdu. 1945’te İstanbul’da öldü. İlköğrenimini Taşmektep’te, ortaöğrenimini Çiçekpazarı Rüştiyesi’nde ve Mülkiye İdadisi’nde yaptı. Askerliğe ilgi duyduğu için Kuleli’ye geçti. 1898’de de Harbiye’yi bitirdi. Okul dönemimde Osman Nuri Paşa’dan ve Hoca Ali Rıza Bey’den resim dersleri gördü. Subay olunca, Eyüp Askeri Baytar Rüştiyesine resim öğretmeni olarak atandı. Bu arada Sanayii Nefise Mektebine de devam ederek, burayı da bitirdi (1906). 1910-1912 yılları arasında Paris’te resim çalışmaları yaptı. Yurda döndükten sonra, Balkan Savaşına katıldı ve Bulgarlara esir düşerek, bir süre esaret hayatı yaşadı. 1. Dünya Savaşı sırasında da görev yaptı. 1933’te binbaşılıktan emekli oldu. 1918’de Berlin ve Viyana sergilerine katılan Yetik’in, daha çok Balkan Savaşı ve Milli Mücadeleyle ilgili resimleri vardır (Cepheye Cephane Nakli).

Eğitici etkinliğinin yanı sıra, izlenimciliğe yakın doğrultuda bir üslup çabası göstermiş olan Sami Yetik, renkçi değerler yönünden ölçülü bir uyum davranışı ortaya koymaktadır.

HALE ASAF

1905 yılında İstanbul’da doğdu, 1938 yılında Paris’te öldü. Resim öğrenimine Almanya’da Berlin Akademisi’nde başladı. Sonra İstanbul’da İnas Sanayii Nefise Mektebinde Ömer Adil’in ve Feyhaman Duran’ın öğrencisi oldu. Maarif Vekaleti’nin bursuyla tekrar Almanya’ya gönderildi(1924). Buradan Fransa’ya geçerek, Paris’te resim çalışmalarını sürdürdü. Seramikçi İsmail Hakkı (Oygar) ile evlendi. Paris’teki Grande Chaumiêre atölyesinde çalıştı. Matisse ve Dufy’den dersler aldı. Yurda dönüşünde ^^Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliğin^^nin çalışmalarına katıldı (1928). Bu topluluğunun Ankara (1928) ve İstanbul (1929) sergilerinde yer aldı. Bir süre sonra Bursa Kız Öğretmen Okulu’nda resim öğretmenliği yaptı. İstanbul’a döndü. Sonra da Paris’e giderek bu kente yerleşti(1930). Bir yandan yakalandığı hastalıkla mücadele ederek resim çalışmalarını sürdürdü. İtalya’daki Faşist yönetimden kaçan yazar Antonio Ariante ile birlikte bir süre ^^Jeune Europa^^ galerisini yönetti. Hale Asaf’ın İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde bulunan resimleri dışındaki eserleri bilinmemektedir.

Türk resim sanatında akonstrüktif üslup anlayışına uygun dramatik içerikler kazandırma yolunda olan bir ressamın, Hale Asaf olduğu söylenebilir.

BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU


1913’te Görele’de doğdu, 1975’te İstanbul’da öldü. İlk ve ortaokul öğrenimini Trabzon’da yaptı. 1931’de İstanbul’da Güzel Sanatlar Akademisini bitirdikten sonra, Paris’te Andrê Lhote’nin atölyesinde çalıştı(1931-1933). Yurda dönüşünde Güzel Sanatlar Akademisinde öğretim üyesi oldu. ^^D Grubu^^na katıldı. G. S. Akademisinde kendi adıyla anılan resim atölyesini yönetti. Basma-çoğaltma yöntemiyle serigrafi, litografi, gravür çalışmalarına ağırlık verdi ve halk el sanatlarından kaynaklanan mozaik çalışmaları yaptı. Ayrıca ^yazmacılık^ sanatıyla uğraştı. Paris’te Musêe de I’Homme’ da ilkel soylar sanatını inceledi. 1958 Brüksel sergisinde Türk pavyonu için yaptığı 277 m2’lik mozaik panosuyla, altın madalya (büyük ödül), Sao Paulo Bienali’nde şeref madalyası yaptı. Paris’teki NATO binasında yer alan 50 m2’lik mozaik panosuyla da uluslararası ün kazanmıştır.
Eserleri: Köylü Kadını, Beylerbeyi İskelesi, Balıklar, Mavi Siyah Kuş, Anadolu Hisarı, Mangal ve İbrik.

Bedri Rahmi Eyüboğlu, gelişmesi boyunca folklorik nakışlarla kurduğu resimsel ilişkileri, popüler boyutlara eriştiren bir sanatçı olarak dikkatleri üzerinde toplamıştır.

CEMAL TOLLU

1899’da İstanbul’da doğdu, 1968’de İstanbul’da öldü. Sanayii Nefise’de öğrenim görürken, Milli Mücadeleye katılmak için Anadolu’ya geçti. öğrenimini daha sonra tamamladı. Bir süre Elazığ Öğretmen Okulunda resim öğretmenliği yaptı(1927-1929). Avrupa’ya giderek Andrê Lhote, Fernand Lêger, Hans Hoffmann, Gromaire gibi sanatçılarla çalıştı(1929-1932). Yurda dönüşünde bir süre Erzincan Askeri Ortaokulunda resim öğretmenliği yaptı(1932-1935). Güzel sanatlar Akademisinde Lêopold Lêvy’nin yardımcılığına getirildi. Daha sonra resim bölümünde yönetici olarak da görev yaptı ve bu okuldan emekli oldu(1937-1964). ^^D Grubu^^nun kurucularındandır(1933).


Resimleri ilk kez 1927’de sergilendi. 1967’de de retrospektif sergisi açıldı. Yazıları ^^Sanat Bahisleri^^ başlığı altında Yeni Sabah gazetesinde yayımlandı. Yunan Mitolojisi (1964), Şeker Ahmet Paşa (1967) adlı kitapları vardır.

Eserleri: Hatay Portakal Bahçelerinden, Zeytin Ağacı, Okuyan Köylüler, Mevleviler, Balerin.

Cemal Tollu, kübist bir resim üslubu anlayışına yöresel anlamlar kazandırma yolunda bir sanatçı olarak görülmektedir.

MALİK AKSEL

1903’te Selanik’te doğdu. İlkokulu Serez’de ve İstanbul’da okudu. Darülmuallimin’de öğrenimini sürdürdü. Burada Şevket Bey resim öğretmeniydi. Aksel’in çalışmalarını Şevket Bey yönlendirdi. 1921’de öğretmen olan Aksel, 1928’de sınav kazanarak Almanya’ya gitti. Berlin Yüksek Öğretmen Okulunda Prof. Grossmann’ın atölyesinde çalıştı. Yurda dönünce Ankara’da açılan Resim Öğretmen Okulunda görev yaptı (1932). Gazi Eğitim Enstitüsü’nün kuruluşuna katkıları oldu ve uzun yıllar bu okulun Resim-İş Bölümünde yöneticilik ve öğretmenlik yaptı. 1951’de İstanbul’daki Çapa Enstitüsüne atandı. 1968’de emekli oluncaya kadar burada görev yaptı. ^^Suluboyacı Malik^^ diye de anılıyordu.



Eserleri: Halı Önünde, Şu Karalı Kızlar, Çingeneler, Kız Çocuğu, Kardeşler. Ayrıca resim sergisinde Otuz Gün, İstanbul Minaresinde Kuş Evleri, Anadolu Halk Resimleri, Türklerde Dini Resimler, Sanat ve Folklor, İstanbul’un Ortası adlı kitapları da vardır.

Geniş bir folklor bilgisine sahip olan Malik Aksel, hem eğitici ve araştırmacı, hem de resim uğraşları içinde gündelik yaşam kesitlerinin bazen dramatik, bazen mizahi içerik değerlerine ulaşbilmektedir.

SÜLEYMAN SEYİD

1842 yılında İstanbul’da doğdu, 1913 yılında İstanbul’da öldü. Maltepe ve Maçka askeri rüştiyesinde okudu. İdadi ve Harbiye’de resim yeteneğiyle öğretmenleri Chirans ve Kess’in dikkatlerini çekti. Paris’e gönderilerek, Abdülaziz tarafından Türk öğrenciler için açılmış olan Mektebi Osmani’de öğrenim görmeye başladı. Önce Rolrobens’le, Mektebi Osmani’ye kapatılınca da A. Cabanel ile çalıştı. Paris Güzel Sanatlar Okulu’nu bitirdi. Bazı kaynaklara göre de bir yıl Roma’da kaldı. 1875’te yurda döndü ve Osman Nuri Paşa’nın yardımcılığını yaptı. Harbiye’ye resim öğretmeni olarak atandı. Fakat Şeker Ahmet Paşa ile resim anlayışı konusunda ters düşünce, Kuleli Askeri Lisesinde öğretmenliğini sürdürmek zorunda kaldı. Ayrıca uzun yıllar da Askeri İdadisi’nde resim öğretmenliği yaptı (1884-1910). Süleyman Seyyid’in İstiklal ve Osmanlı gazetelerinde yazı ve çevirileri de çıkmıştır. Bazı okullarda Fransızca öğretmenliği de yapmıştır. Fenn-i Menazır adlı basılmamış bir eseri vardır.

Natürmort temasına karşı yoğun ilgisiyle bilinen Süleyman Seyyid, peyjaz ve figür alanında da üstün yeteneklerini kanıtlıyor. Süleyman Seyyid özellikle resim düzeninin içerdiği yön zıtlıklarında ifadesini bulan üslup dinamizmi ile özgün yerini kazanıyor.

İBRAHİM ÇALLI

1882 yılında Denizli’nin Çal kasabasında doğdu, 1960 yılında İstanbul’da öldü. İlk ve orta öğrenimini kasabasında, lise öğrenimini İzmir’de yaptı. Askeri okulda okumak için İstanbul’a geldi. Burada parasını çaldırıp zor durumda kalınca çalışmaya başladı. Bir resim öğretmeninden ve ressam Roben Efendiden resim dersleri aldı. Şeker Ahmet Paşa’nın oğlu İzzet Bey ile tanıştı ve arkadaşının yardımıyla Sanayii Nefise Mektebine girdi (1906). Altı yıllık okulu üç yılda bitirdi ve devlet tarafından Paris’e gönderilerek, Fernand Cormon’un atölyesinde öğrenimini sürdürdü (1910-1914). 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla yurda döndü. Sanayii Nefise Mektebinde Vallaury’nin yardımcısı oldu. Atölye öğretmeni olduktan sonra, 1947’de emekli oluncaya kadar bu görevde kaldı. Devlet Resim ve Heykel sergilerine aralıklı olarak katıldı. Ölümünden bir yıl sonra, Ankara Türk-Amerikan Derneği’nde son toplu sergisi açıldı (1961). Güzel Sanatlar Birliği’nin kurucularından biriydi.

İbrahim Çallı, kendi kuşağı içindeki sanatçılar arasında uçarı denilebilecek bir üslup dinamizmiyle karşımıza çıkar. Resimlerine yerel bir atmosferin tadını kazandırmakta, izlenimci sınırları aşan bir duyarlığa sahiptir.
                                                                                                       Eserleri: Türk Topçularının Mevzie Girişi, Tefli Kız, İstiklâl Savaşında Zeybekler, Manolyalar, Atatürk Portresi, İnönü Portresi, Yahya Kemal Portresi, Mevleviler Dizisi.

ŞEKER AHMET PAŞA

1841’de İstanbul’da doğdu, 1970’de İstanbul’da öldü. Asıl adı Ahmet Ali’dir. Küçük yaşta Tıbbiye Mektebine girdi (1855). Resim yeteneği nedeniyle bu okulda resim öğretmenliği yardımcılığına getirildi. Daha sonra okuldan ayrılarak Harbiye’ye geçti. Abdülaziz’in ilgisini çekince, resim öğrenimi için Paris’e gönderildi (1864). Önce Mektebi Osmani’ye devam etti. Paris Güzel Sanatlar Akademisi’ne geçti ve G. Boulanger, J. L. Gerome gibi öğretmenlerden dersler aldı. Paris Uluslararası Fuar sergisinde resimleri sergilendi (1867). Resimleri Salon’a kabul edildi (1869, 1870) Abdülaziz, Avrupa gezisi sırasında sergideki resimleri gördü ve Ahmet Ali’yi resim seçip almakla görevlendirdi. 1870’te akademiyi bitiren Ahmet Ali, ^^Prix de Rome^^u kazanarak, üç ay süreyle Roma’ya gönderildi. Yurda dönünce kolağası rütbesiyle Sultanahmet’teki Sanat Mektebi’ne resim öğretmeni olarak atandı (1871). Uzun hazırlık ve çalışmalardan sonra, Türk ve yabancı ressamların eserlerinden oluşan bir resim sergisi açmayı başardı (27-Nisan-1873). Bu sergi, Türkiye’de açılan ilk resim sergisiydi. İkinci sergiyi 1 Temmuz 1875’te Darülfünun binası salonunda açtı. Bu sergide kendi resimleri, başka Türk ressamların eserleri, çoğunlukla Hıristiyan ve yabancı ressamların eserleri yer aldı. Ahmet Ali, Abdülaziz’in takdirini kazanarak, padişah yaverliğine atandı. Bu görevi sırasında manzara resimlerinden uzaklaştı ve Mercandaki konağındaki atölyesinde natürmort çalışmaları yaptı. 1884’te mirliva (tuğgeneral), 1890’da da ferik (tümgeneral) rütbesine yükseldi.
Eserleri: Karpuz Dilimli ve Üzümlü natürmort, Ağaçlar Arasında Karaca, Manolya ve Meyveler, Talim Yapan Erler, Manzara, Tepe Üzerindeki Kale.
Şeker Ahmet Paşa, çağdaş Türk Resim Sanatı’nın temel taşlarından biri olarak değerlendiriliyor. Batıdaki deneyimleri özümseyen bir istemle, peyzaj temasına yaptığı dünya çapındaki üslup katkısı, sanatçının mekan derinliği ve atmosfer ilişkilerini yorumlayan duyarlığının ürünü olarak görünür. Şeker Ahmet Paşa’nın düzen anlayışına mal olan lirizm, özgün bir şema geometrisiyle dengeleniyor.

Sanat çiçek

Sanat çiçek sembolizm düşünülerek seçilebilir. Buna ek olarak, bazı çiçekler özellikle sanatçılar ile ilişkilendirilirler. Monet onun su zambakları ile ünlüdür, Georgia o'keeffe en iyi duygusal calla onun lilyum tanınır ve Vincent Van Gogh ayçiçekleri onun portreleri ile ilişkilidir. Değerleri ya da ifade etmek istediğiniz duyguları içeren resim ya da bir hediye kendiniz ya da sevdiğin kişi için çiçek sembolizm göre seçin!Araştırmacılar şimdi de sanat iyileşmesinde olumlu görsel semboller terapötik değerini keşfediyorlar. Bu sembolizm renkler, konular veya göz hareketleri desenleri tasvir nedeniyle yararlanılan şifa sanatı bir parçası görüntüleyici oluşturulabilir. Çiçek, ağaç, manzara sembolizm sanat için şifa değeri katabilecek sembolizm daha önemli formlarından biridir.
Çiçek resimlerinde 19. yüzyıl ile 17. yılında çıkardı. Bu dünya çiçek resimlerinde genellikle sevindirdi bu romantik kavramı sembolize geçici ve dayanıksız.

Çiçek resimleri her yerde: duvar resimleri, kumaş, kostüm, hat sanat, illüstrasyon, iç aksesuarları ve daha fazla idi. Çiçek formlarının sonsuz varyasyonları yeni çiçekler Doğu ve Yeni Dünya ithal edildi gibi çiçek resimleri olan ilgiyi yüksek tuttu.
                                                                                                                                                              Çiçek Resimleri ve Pierre Joseph Redoute
18. ve 19. yüzyıllarda çiçek resimleri en olağanüstü yaratıcısı Pierre-Joseph Redoute. Ressam bir ailenin çocuğu olarak doğdu, Redoute on üç yaşındayken evi terk eden sanatsal bir harika çocuk portreleri ve dini temalar bir ressam olarak onun servet aramak için. Hollandalı ressamların çiçek tabloları ve onun seyahatleri sırasında Brueghel Ruysch keşfettikten sonra, Redoute çiçek resimlerinde kendini oluşturmak için döndü.
Paris'e vardığında, Redoute Gerard Van Spaendock tarafından danışmanlık yapıldı. Van Spaendock da hollandalı bir ressamdır ve fransız sarayı için Resim resmi Kraliyet Profesörü oldu. Buna ek olarak, Redoute Charles L'Heritier, fransız aristokrat ve botanik uzmanı tarafından ders verildi. Bitki anatomisi hakkında Redoute öğretmenlik yaptıktan sonra, onu botanik kitabı göstermek için görevlendirdi.
Çiçek ressamı olarak Redoute ünü büyük boyutlara ulaşmıştır. Yakında Kraliçe Marie Antoinette için resmi saray ressamı olarak atandı. Devrimden sonra, Redoute İmparatoriçe Josephine himayesine aldı. İmparatoriçe hem çiçek ve sanat sevilen ve güzel bitkiler ve çiçekler harika bir çeşitliliği ile geniş bahçeler oluşturulmuş. Bu süre içinde çok sayıda kitap için olağanüstü çiçek resimleri üretilmiş oldu.
Çiçek resimlerini Redoute için bu beğeni bir kitap gül illüstrasyon adanmış satışı ile doruğa ulaşmış. Redoute inanılmaz ayrıntı ve ince renk değişimleri sonucu tamponlayın oyma tekniği kullanılmıştır. Kitap fransız aristokrasisi için bu noktada bu kitap kalıcı olarak bağlı dört çiçek boyama resimler, üç yıl için aylık taksitler, satıldı.
Sonunda çiçek resimlerinde estetik yerine botanik doğruluğunu vurgulayan taşındı ve bu doğrultuda seksen yaşında ölümüne kadar devam etti Redoute. Redoute çiçek resimleri hala kitap, poster ve dekoratif çıkartmalar bile bugün bulunabilir!
                                                                                                                                                                İzlenimci Manet Tarafından Çiçek Resimleri
Edouard Manet çiçek resimleri gevşek fırça darbeleri, basit formlar ve zıt renkler ile karakterizedir. Manet'nin tarzı arsızca sanatsal yorumu rolü daha önemli dikkatli doğruluğu daha olması taze bir görünüm lehine botanik çizimler dikkatli gölgelendirme ve renk geçişleri reddetti.
Manet de çiçek resimleri ve onun konularını sayısız resmeden özetleyen ve güçlü aydınlatma tezat kullanılır. Manet de derin uzay geleneği ve sanat önemli, yüzyıllar boyunca ihmal edilmiş olan perspektif reddetti. Eserleri, çiçek resimlerini ve diğer natürmort resimler gibi resim yüzeyine yakın, sanat malzemeleri sanat olmaktan çıkıp yanılsamaları vurgulayan kaldı.
                                                                                                                                                                Çiçek Empresyonist Claude Monet Resimleri
Claude Monet kendileri için en ünlü oluşturulan açık stüdyo Gıverny the gardens at. Monet Monet beş yıllık eşi Camille'in ölümünden sonra ve hemen arkadaşı ve akıl hocası, Eduoard onun Manet ölümünden sonra Gıverny taşınmıştı. Monet hemen elma ağaçları ve pembe sıva çiftlik çiçek açan tarafından çekildi. Monet, yedi yıl boyunca kendisi için mülk satın almadan önce çiftlik evini kiraladı.

Monet çiçek bahçesini, gölet ve köprü oluşturma dahil olmak üzere, kendi zevki için başladı. Yakında, ancak, sanat çalışmaları için potansiyel ilham tanıdı. Bahçeleri karmaşıklığı ve boyutu arttıkça, Monet çiçek resimleri, neredeyse tamamen yaratmaya başladı.
Sonraki kırk yıl boyunca, Monet'nin çiçek resimleri dikkatini tüketilen. Daha başarılı geliştikçe, tam zamanlı çalıştı. Monet'nin çiçek resim parlak ve renkli. Renk her bir parçası ayrı bir fırça darbesi. Sonuç tüm zamanların en popüler ve tanınan görüntüleri arasında çiçek resimlerinden tutmak için yardımcı olan parıltılı bir etkisidir.
Çiçek Vincent Van Gogh Resimleri
Empresyonizm modern çağın yol verdi, sanatçıları çiçek sembolik anlamı üzerinde çiçek resimleri duyusal zevk vurgulamaya devam etti. Çiçek resimleri inferior manzara ve portre resim kabul edilmişti, ama şimdi yeni bir anlatım düzeyi almaya başladı.
Bu tam teşekküllü bir portre gibi her çiçeği tedavi olan özellikle Van Gogh'un durumda. Van Gogh çiçek resimlerini ayçiçeği sunan ünlüdür, ama aynı zamanda onun diğer çiçekler bir dizi hala boyalı-hayatGeorgia O'keeffe Tarafından Çiçek Resimleri
Soyut sanat sürekli çıkması gerçekçilik çiçek resimlerinin yer tehdit etti. Çiçek resimlerinde yavan gardenscapes ve natürmort resimler geleneksel geçmişe bu dönemde inmiş olmasına rağmen, çiçek çok yönlü formları aslında daha soyut görüntüler için çok büyük potansiyeli olduğunu ortaya koymaktadır.
Georgia o'keeffe başarıyla öne yakın calla zambak ups serisi ile çiçek döndü. İzleyici gerçekten herhangi bir önyargılı olmadan çiçek temel duruşa bak olmasını istedi. Şehvetli çiçek, hemen hemen saf geometrik bir form olarak yeniden çiçek. Kırmızı Anemone" (1928) ile Georgia o'keeffe "Calla Zambak geçtiğimiz günlerde New York'taki christie's müzayedesinde $6.2 milyon dolara satıldı.
                                                                                                                                                                Çiçek Andy Warhol Tabloları
Çiçek Andy Warhol tarafından oluşturulan seri görüntüleri kare çiçek resimlerinde modern çağda yerleştirilir. Andy Warhol'un çiçek sanat fotoğraf dayanıyordu ve genellikle çok temel, beş yapraklı bir form ile çiçek sınırlı sayıda bulunan.
Warhol'un çiçek resimleri serisi farklı renk kombinasyonları ile küçük derinliği veya diğer görüntüleri ile çiçek arka plan denedi. Bu çiçek resimlerinde, odak çiçek kendisi basit bir motif oldu tamamen.
Warhol tamamen modern bir özne olarak çiçek kurulmuş, o zamandan beri gördü bir durum. Warhol da çiçek resimleri için toplumsal cinsiyet eşitliği yarattı. Hem erkek hem de kadın sanatçılar bugün bir motif zaman ve ilgi layık olarak çiçek resimlerini görüntüleyin.

Çiçek Evrensel İtiraz Resimler
Çiçek resimleri itiraz zamansız ve tüm ulusal sınırları aşar. Üst yayıncılar çiçek resimlerinde neredeyse tüm pazarlarda ve neredeyse tüm fiyat aralıkları içinde başarılı bulmaya devam ediyor. Sadece çiçek resimleri, tüm yaş grupları çapraz, ama çiçek resimleri insanların tüm yaş gruplarına da hitap.
Tüm dekoratif perakende art% 65'i, çiçek resimleri. Karmaşık ve hassas formlar basit ve cesur geniş çiçek resimlerinde dikkat çekici bir çeşitlilik sağlamak. Gül çok yıllık bir favori olsa da, perakendeciler herhangi bir çiçek resimler, nüfusun belli bir kesimine hitap eder. Çiçek resimleri süresiz olarak "büyüyen" bir pazar olmaya devam edecek gibi görünüyor.

Alfred Sisley


Alfred Sisley, Fransız okuluna bağlı Britanyalı ressam. Paris'e yerleşmiş bir tüccarın oğluydu. Babası onu 13 yıl Londra'ya göndererek ticaret işlerine ilgi duymasını sağlamaya çalıştı. Ancak Sisley 1862‘de Gleyre'nin atölyesine girdi. Orada Bazile, Monet, Renoir ile tanıştı. Bu sanatçılarla birlikte çalıştı. Artık yaşamını resimleriyle kazanmak zorunda olan Sisley‘i Monet Durand Royal ile tanıştırdı. Birkaç istisnanın dışında Sisley‘in yapıtlarının tümü manzara resmidir. Sanatçı izlenimcili akımının en katkısız öncüsü sayılır. Üslubu hemen hemen hiç değişmemiştir. Sanatı yaşadığı yerlere göre çeşitli dönemlere ayrılır.George Petit bir Sisley Retrospektifi düzenledi; ancak Tavernier'in coşkulu makalelerine rağmen sergi tam bir başarısızlıkla sanuçlandı. Bununla birlikte 1899'da atelyesini sattıktan sonra sanatçının tablolarının fiyatı yükselmeye başladı ve ertesi yıl Camondo Su Baskını'nı alarak Louvre'a hibe etti.

PAUL CEZANNE

Paul Cezanne (19 ocak 1839 - 22 ekim 1906), fransız sanatçı ve Post-Empresyonist ressam olan iş işten temellerinin geçiş döneminden 19. yüzyıl anlayışı sanat etkinliklerine bir yeni ve kökten farklı bir dünya sanatta 20. yüzyıl. Cezanne 19. yüzyıl İzlenimcilik ve sanatsal araştırma, Kübizm, 20. yüzyılın yeni çizgi arasında köprü kurmaktaydı.


Jacques Louis David

Jacques-Louis David (1748-1825) genel sanat okulu Neo olarak adlandırılan Klasik dönemin önde gelen bir figür olarak kabul edilir. Paris'te doğdu, babası bir düelloda öldürülmesinden sonra 9 yaşındayken annesi tarafından terkedildi. Amcası tarafından büyütülmüş, yaş on yedi yaşında Resim ve Heykel Kraliyet Akademisine üye oldu. Dört kez onu İtalya'ya ileri araştırmalar için izin veren 1774 yılında Prix de Rome verildi önce olağanüstü bir öğrenci değildi ve çalıştı.

RUBENS

Peter Paul Rubens (d. 28 Haziran1577, Siegen – 30 Mayıs1640, Anvers)                                                                                        
     

NEOKLASİZM

18. Yüzyılda, sanatta bir takım yeni gelişmeler kendini göstermiştir.Örneğin sanatçılar için tabiat, aile, aile hayatı, iyilikseverlik gibi çeşitli duyguların sanatçıları ilgilendirmesi ve bu konuların ele alınıp işlenmesi, bu gelişmelerin kayda değer bir bölümüdür. Fransa'da doğan bu anlayış, Sanat Tarihi dilinde

KÜBİZM

Kübizm, 20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan bir sanat akımıdır. Kübizm'de nesneler parçalanıp, ayrıştırılır ve tekrar düzenlenir. Sanatçı objeyi tek noktadan bakarak resmetmek yerine, pek çok noktadan bakarak objeyi daha geniş bir baglamda gözler önüne serer.

EMPRESYONİZM

İzlenimcilik veya empresyonizm, 19. yüzyılda Fransa'da ortaya çıkan ve bütün sanat dallarını, özellikle resmi etkileyen akım. Doğadaki unsurların kişinin içinde yarattığı izlenimleri, duygusal izleri

BAROK

Barok, Avrupa'da yaygınlaşan sanatta bir anlatım biçimidir. Başlangıcı ve bitişi için kesin bir tarih verilememekle birlikte 16. ve 18. yüzyıllar arasında oluşup şeklini almış bir dönemdir.

KLASİZM

Rönesans sanat geleneklerine uygun resim yapma anlayışının hakim olduğu bir sanat akımıdır. Perspektif, ölçü, plan, kompozisyon ve ışık-gölge gibi ana kurallara bağlı kalınarak daha çok realist anlamda resim yapma olarak tanımlanabilir. Klasizm;

Jan van Eyck

Jan van Eyck ya da Johannes de Eyck (9 Temmuz 1389 - 1441), Flaman ressam. 15. yüzyılda yeni gelişmekte olan yağlı boya tekniğini yetkinleştirmesiyle tanınır. Çoğunlukla portre ve dinsel konulu resimler yapmıştır.Resimde derinlik anlayışı yepyeni bir teknikle ifade edilmeye başlamıştır.Resimleri hayranlık uyandırmış ve birçok ressam tarafından taklit edilmiştir. "Arnolfini'nin Evlenmesi" en ünlü tablolarından biridir.
Resim sanatının nadide örneklerindendir. Biçimsel başarısının yanı sıra, resim tarihinde de önemli bir yere, ilklere sahiptir. Rönesans'ta yeni yeni ortaya çıkan ve yavaş yavaş yayılmaya başlayan burjuvazi, eskiden yalnızca kilisenin ve soyluların hizmetinde olan sanatı, kendine doğru çevirmeye başlamış; para karşılığı sanat diye düşünmüştür. Orta Çağda Kilise sanatçının eserine imza koymasına hoş bakmamaktaydı.

Tiziano Vecellio

Genç yaşta önce Sebastiano Zuccato isimli bir ressam ve mozaikçinin, daha sonra da Gentile ve Giovanni Bellini kardeşlerin atölyesine girdi. ilk yapıtlarından olan Aziz Petrus'a takdim edilen Jacopo Pesaro'da Gentile'nin etkisi görülür. Burada uzun sure etkisinde kalacağı Giorgione ile tanıştı. Beraber 1508'de Alman ticaretinin Venedik'teki merkezi olan Fondaco dei Tedeschi'nin cephesini süslediler. Ancak nemli hava yüzünden bu yapıtlar yok olmuştur. Kısa sürede dengeli kutleler, yaygın ritimler ve yeni bir figür anlayışı getirerek kişiliğini buldu. 1510'da dostu Giorgione ölünce Tiziano Padova'ya gitti. Orada Scuola del Santo (1511) ile Scuola del Carmine fresklerini yaptı. 1513'te Venedik'e döndü. Palazzo Ducale'nin büyük toplantı salonu için kompozisyonu yaptı. 1516'da ustası Giovanni Bellini ölünce Venedik Cumhuriyeti'nin başressamı unvanını aldı.
Urbino Venüsü, İtalyan ressam Titian'ın 1538 yılında çizdiği yağlıboya tablodur. Tabloda, Venüs olduğu düşünülen çıplak bir genç kadın, Rönesans dönemine ait bir sarayın gösterişli ortamında, bir kanepe ya da yatak üzerinde uzanmış olarak betimlenmiştir.

Raffaello Santi

İtalya'nın Urbino kentinde 6 Nisan 1483'te doğdu. Raffaello, Rönesans hareketlerini, erken gelişmiş becerikli bir genç olarak görmüş, işe on altı yaşında yaptığı “Havva’nın yaratılışı” ve “Trinite” tabloları ile başlamıştır. Raffaello’in babası olan Giovanni Santi de Urbino da ressamlık yapıyordu. Babası 1494 senesinde ölünce Raffaello, kendi evinde dış etkilerden uzak bir şekilde çalışmalarını sürdürdü. Raffaello’in Urbino’daki çalışmalarında Melozzo de Forli, Piero della Francesca ve en çok Pietro Perugino’nun üslûbu görülür. Özellikle, 1503 senesinde tamamladığı “Coronation of Virgin - Taç giyme” tablosunda Perugino’nun etkisi görülür. Bunun en büyük nedeni Floransa'ya gitmeden önce, Perugia'da Pietro Perugino'dan öğrenim görmüş olmasıdır.Perugino'nun bu etkisi altında, 1504 senesinde, çizdiği en son tablo "Kutsal bâkirenin evlenmesi - Marriage of the virgin"dir. Bu resmi ile Perugino’dan üslûp olarak ayrılmaya başlamıştır. Raffaello, Floransa’ya gidince kendisini Rönesans’ın içinde buldu. Leonardo da Vinci ve Michelangelo etkisinde kalarak sanatına yenilikler kattı.

Piero della Francesca

İtalyan ressam. Perspektif konusunda yaptığı ciddi ve disiplinli araştırmaların kendi döneminde pek fazla dikkat çekmemesine karşın, 20. yüzyılda İtalyan Rönesansı'nın en önemli temsilcilerinden biri kabul edilmiştir. Varlıklı bir ailenin çocuğuydu ve iyi bir eğitim görmüştü. Siena okulundan etkilenen bazı yerel ustaların yanında yetiştiği sanılır. 1439'da Floransa'da Sta. Maria Nuova Hastanesi'nin fresklerini yapmakta olan Domenico Veneziano'nun yanında çalışmaya başladı. Onun aracılığıyla tanıdığı erken Rönesans Floransa sanatı, üslubunun biçimlenmesinde önemli rol oynadı. 1442'de Sansepolcro'ya döndükten sonra belediye meclisine seçildi. Üç yıl sonra Confraternità della Misericordia'dan bir altar panosu siparişi aldı. Çok kanatlı (poliptik) bu pano Donatello ve Masaccio gibi Floransalı sanatçıların etkilerini ve Piero'nun geometrik biçimlere olan düşkünlüğünü yansıtır. Çok ağır ve titiz çalışan Piero bu yapıtı ancak 1462'de bitirebildi. Bicci di Lorenzo 1447'de Arezzo'daki San Francesco Kilisesi fresklerini yapmaya başlamıştı. 1452'de onun ölümü üzerinde Piero bu işi devraldı ve

Sandro Botticelli

Sandro Botticelli gerçek adıyla Alessandro di Mariano Filipepi (“little barrel” / 1 Mart , 1445 – 17 Mayıs, 1510) Genç yaşta Fra Filippo Lippi’nin yanına girerek resim, desen ve geometri ogrendi. İlk yapıtlarından olan Guc, Judith ve Holofernes’de (1472, Floransa, Uffizi Galerisinde) Lippi’nin ve Lippi’den sonra yanlarında çalıştığı Antonio Pollaiolo ve Verrocchio’nun etkileri görülür. 1470 yılında daha ilk tablolarıyla büyük ün kazandı. Özellikle Kahinlerin Tapınmasi (Uffizi) ve Madonna (Louvre Müzesi) bunlar arasında sayılabilir. 1481′de Papa Sixtus IV tarafından Roma’ya davet edildi ve Roselli, Ghirlandaio ve Perugino ile birlikte Sistina Capellasinin süslemesinde çalıştı. Burada Musa’nın yaşamını canlandıran 3 fresk ile İsa’nın Igvasi’ni yaptı. Bu eserlerinde zengin ayrıntılar görülür. 1480-1490 yıllarında, olgunluk döneminde Floransa’da Lorenzo de Medici’nin korumasında sanat çalışmalarını sürdürdü. Bu dönemde La Primavera-İlkbahar (1478), Venüs’ün Doğuşu (1484, Uffizi), Mars ve Venüs, Minerva ve Kentauros (1485, Uffizi, Floransa) gibi konusunu mitolojiden alan başyapıtlar gerçekleştirdi. Bu arada, kiliseler, dinsel dernekler icin tablo siparişleri aldı. Meryem’in Taç Giymesi (1488, Uffizi) bunlardan biridir. Daha sonra zarif ve özgün kompozisyonlar içeren bir dizi Madonna resmi gercekleştirdi. Bunlar arasında Şamdanlı Madonna (Berlin), Magnificat Madonna’sı (1485, Uffizi) ve Narlı Madonna (1487, Uffizi) sayılabilir. Resimlerinde pastel tonlarla mitolojik konuları işler. 1491 yılında tanıştığı Savonarola’dan ve vaazlarından büyük ölçüde etkilendi. Son yapıtlarında bu vaazların yarattığı çelişkilerin etkileri görülür. Pieta (1498, Munih Pinakothek’i), Çarmıh’a Geriliş (Cambridge, ABD), İsa’nin Doğumu (1500, Londra) bu eserler arasinda sayılabılır. Ayrıca yoğun anlatım gücü ve güçlü desenlerle İlahi Komedya’yı resimlemistir.

Albrecht Dürer

Albrecht Dürer (21 Mayıs 1471 - 6 Nisan 1528) tarihleri arasında yaşamış Alman ressam, matematikçi ve matbaacı idi. Geç gotik flamen sanatı uygular. Rembrant ve Goya ile birlikte eski basımların en önemli isimlerinden biridir. Nürnberg, Almanya'da doğmuş ve ölmüştür. Dürer'in babası, 1455'te Macaristan'dan gelerek Nürnberg'e yerleşen bir kuyumcuydu. Dürer, çocukluğunu babasının kuyumcu dükkânında çalışarak geçirdi. 13 yaşındayken kendi portresini, 14 yaşındayken "Madonna ve Müzik Melekleri" portresini yaparak erken gelişen resim yeteneğini kanıtladı. 1486'da babasının girişimiyle ressam ve ağaç baskı ustası Michael Wohlgemulh'un (1434-1519) atölyesine çırak olarak girdi. 1489'da işinden ayrılarak seyahat etmeye başladı. 1490'da ilk yağlıboya eseri olan babasının portresini yaptı. O yıllarda sık sık seyahat ederek Basel, Alsace ve Felemenk'te bulundu. "Aziz Hieronymus Aslanı İyileştiriyor" adlı ilk ağaç baskısını Basel'de yaptı. 1493/94 yıllarında kısa süre Strasbourg'da kaldı. Sonra Basel'e döndü.Strasbourg'dayken, parşömen üzerine yaptığı kendi portresiyle ilk başyapıtlarından birini verdi(1493). Yine Strasbourg'dayken küçük boyutlu dinsel resimler de yaptı. Mayıs 1494'de Nürnberg'e dönerek bir tüccarın kızı olan Agnes Frey ile evlenen Dürer, 1494 sonbaharında İtalya'ya ilk gezisini yaptı. Gezi 1495 ilkbaharına değin sürdü. İtalya'dayken de resim yapmaya devam eden Dürer, Güney Tirol Alplerini resmettiği bir dizi suluboya yaptı; bu yapıtlar, en güzel yapıtlarından sayılırlar. İtalya gezisinden çok hoşlanan Dürer,Venedik'te bulunduğu sırada Orta İtalyalı sanatçıların oymabaskılarını gördü. Floransalı ressam Antonio Pollaiuolo'nun eserlerinden etkilendi. Dürer, İtalya'dayken ayrıca "Hercules ve Stymphalis Kuşları" adlı yapıtını yaptı. 1490'ların sonları, Dürer'in eser verme sayısının arttığı yıllar oldu. 1497'de "Sampson ve Aslan", 1498'de "Hercules ve Stymphalis Kuşları"'ndaki Herakles'e benzeyen bir usluple "Dresden Altar Panosu" resminden başka aynı yıl bir tane daha kendi portresini yaptı.

Gustav Klimt

Gustav Klimt was born on 14 temmuz 1862, Baumgarten, Avusturya, yedi çocuktan ikinciydi, sadece yaşı on dört yaşından sonra girdiği University of plastic Arts in Vienna başlar geliştirme yeteneği olarak sanatçı; Üniversitesiden mezun olduğunda yaşı yirmi, beri toplam oluşturma çeşitli dekoratif eserler, yapımı kullanımı eğitimi modernist işçilik. O da Känstlercompanie (Sanatçı Şirketi kuruldu ) studio ile kardeşi Ernst, Franz Matsch, bir okul arkadaşı. Üç duvar boyacı, müzelerden elde sözleşmeler, tiyatro, ve diğer dekoratif sanat olarak zengin patronları için çok başarılı buldu. Şirket sonunda varlığı, Ernst ölümü ve Franz Matsch ile düşmesini durdurdu. Bir dekoratör olarak görev yaptığı yıllarda, Klimt ince sanat eğitiminin bir ürünü olan kendi kişisel tarzı ve babasının kendisine öğrettiği oyma becerileri hoşlanmış. Klimt resimlerinde genellikle altın ve gümüş boya, metal, seramik ve süs detayları için, kendi alanlarındaki olarak verildiği gibi çok dikkatle dahil etmişdir. Boya duvar resimleri etmeyi tercih olarak Klimt resimlerinde tuval üzerine çok az sayıda yapılmış. Klimt, Viyana'yı keşfetti Bizans mozaiklerinden ilham buldu. 1897'de Gustav Klimt aldı bir faiz politikası yürüdü diğer sanatçılar için bulunan Viyana Sezession, bir Art Nouveau hareketi oldu genç, yenilikçi sanatçılar için bir şans elde edildi. Pozlama ve isyana karşı muhafazakar tutum izledi akademik sanat dünyası. Çeşitli sergiler, dünyanın dört bir yanından binlerce devrimci sanat görüntülemek için düzenledi, ve hatta yayınlanan "Ver Sakrum", hareket, yaklaşık bir aylık dergide yayınlandı. Kendi kişisel tarzını göstermek için geldi.Estetiğini gösteren, 1902 yılında, "Beethoven Kızartması", Sezession binası için bir duvar boyadı. 1905'de Sezession diğer üyeleri ile anlaşmazlıklar oldu bir dizi birkaç diğerleri yeni bir dernek Kunstschau (Resim Sergisi) kurdu.

Edvard Munch

Norveç kültürüne, din, tarih ve şiir yönünden büyük katkıda bulunmuş, köklü bir aileden gelen Edvard Munch, 12 Aralık 1863 tarihinde Oslo’nun kuzeyindeki Löyten’de doğdu. 1868′de, annesinin veremden ölmesinden sonra, eğitimiyle, teyzesi ilgilendi. 1876′da, ablası Sophie’nin de vereme yakalanarak ölmesi, Munch’un içinde onarılmaz bir yara açtı. Bu nedenle de yıllar sonra hasta ve ölü resimlerine gereğinden fazla önem verdi. Daha sonra, Christiania’da Sanat ve Meslek Okulu’na yazıldı ve heykeltraş Julius Middelthun ile ressam Christian Krogh’tan ders aldı. 1880 yılında «Christiannia’lı Bohemler» grubuna katıldı ve kısa bir süre için Paris’e giderek döndü. Empresyonist ressamlarla ilgilendi ve «Hayatın Dekorları» adlı eserini çizdi. 1892′de davet üzerine «Hayatın Dekorları»nı sergiledi, ancak büyük skandal yarattığından sergi, sekiz gün sonra kapandı. Bu yüzden Munch’u tutan sanatkarlardan bir kısmı «Berlin Grubu» aldı bir topluluk kurdu. 1894 yılında Munch litografi ve ofort çalışmalarına başladı. 1896-97 yıllarında Paris’te ünlü basımcı Auguste Colt’dan grafik tekniğini öğrendi. Ancak eserleri Fransa’dan çok Almanya’da yankı uyandırdı. 1902′de, koruyucusu ve hayranı Max Linde’nin siparişi üzerine bir «Hayatın dekoru»nu yaptı. 1906′da Ibsen’in «Hortlaklar» adlı eserinin dekorlarını çizdi. 1908′de bir sinir buhranı geçirdi, daha sonra hayat görüşünü daha iyimser bir tutuma yöneltti. 1912′de Köln’deki sergiden sonra, artık Cézanne, Van Gogh, Gauguin, Picasso gibi modem resmin klasikleri arasına girdi. 1910′da Huitsten yakınlarındaki Ramme Çiftliği’ni satın aldı.

Wassily Kandinsky

Teorileri ve uygulamalarıyla 20. yüzyılda etkin rol oynayan önemli bir kuramcı ve ressam olmuştur. Kandinskiy 1866'da Moskova'da doğdu. 1886 yılında Moskova Üniversitesi’nde hukuk ve ekonomi okumaya başladı. Üç yıl sonra Vologda’ya düzenlenen etnografik bir geziye katıldı, ardından Rus Halk Sanatı üzerine bir makale yazdı. Bu deneyimin Kandinsky’yi ne kadar etkilediği, Song of Volga , Couple Riding, Colorful Life adlı ilk dönem resimlerinde rahatlıkla fark edilir. Bu resimler, kompozisyon koyu üzerine açık ve ışıklı formlar ile kurgulanmıştır. St. Petersburg ve Paris’e seyahat eden Kandinsky, 1896 senesinde hukuk alanında ki kariyerini terk edip ressam olmaya karar verdi. İyi Almanca bildiği için ve eski Rus milliyetçilerinin çoğunlukla yaşadığı Münih'e taşındı. 1900 ve 1908 yılları arasında Moskova Sanatçılar Birliği beraberinde sergiler düzenledi. Diğer yandan Münih sanat ortamına girdi ve sergilerde ismi görünmeye başladı. Yerel sanat okullarında çalışmalar yaptıktan sonra Phalanx sanatçılar grubunu kurdu. Her yönden yetenekli bir sanatçıydı ve öncelerinde öğrencisi olduğu Phalanx grubunun daha sonra öğretmeni oldu. Fransız filozof Charles Fourier ‘nin (1772–1837), yarattığı ütopik toplumu için kullandığı bir kavram olan Phalanx kelimesi, 1901 yılında Kandinski ve arkadaşları tarafından, sanatçıların sergi açabilme olanaklarını genişletmeyi amaçlayan sanatçı grubuna verilmiş bir isim olarak sanat tarihindeki yerini aldı. Oluşum, 1904 senesine kadar Münih sanat ortamında aktif olarak rol oynamıştır. 10 yıl beraber yaşadığı Gabriele Münter o dönemde devlet okullarına kadınların alınmaması nedeniyle erkek ve kadınlara eşit davranılan Phalanx okuluna katılmıştı. Kandinskiy ile Phalanx'da tanıştı ve öğrencisi oldu. Bunu birliktelikleri ve yaşadıkları aşk izledi. 1904'de Kandinskiy ve Münter 4 yıl sürecek olan Venedik, Tunus, Hollanda, Fransa ve Rusya gezilerine başladılar. Gezileri boyunca Van Gogh, Gauguin ve Monet gibi empresyonisterin sanat yaklaşımları konusunda incelemelerde bulundular. 1908'de tekrar Münih'e dönerek yerleştiler.

Georgia O'keeffe

20. yüzyıl Amerikan sanatının önde gelen ressamlarından biri. Chicago Sanat Enstitüsü (1904-05) ve New York Sanat Öğrencileri Birliği'nde (Art Student's League) akademik bir öğrenim gördü (1907-08); ancak, geleneksel Avrupa resim anlayışını kısa bir süre sonra terk ederek, Uzakdoğu sanatına yöneldi. Bir süre reklam ressamlığı yaptıktan sonra 1912'den 1916'ye değin çeşitli okullarda sanat dersleri verdi. 1916'da çizimleri fotoğrafçı Alfred Stieglitz'in (1924'te evlendiler) dikkatini çekti; Stieglitz'in çevresinde toplanan galeri "291" ressamlarının sanat anlayışına yakınlık duydu. Stieglitz'in en önemli portre dizilerinden biri O'Keeffe'in fotoğraflarından oluşur. O'Keeffe'in ilk resimlerinde belli bir taklitçilik söz konusuydu, ama 1920'lerin başlarında kendi özgün üslubunu buldu. Yapıtlarında çoğu kez kafatasları, hayvan kemikleri, bitkiler, kabuklar, kayalar, dağlar gibi daha doğal biçimleri büyütüyor, belirgin ve ritmik dış çizgiler, net ve açık renk alanlarıyla hacimlendirerek veriyordu.

Andy Warhol

ABD'li ressam, film yapımcısı ve yayıncı. Pop art akımının en önemli temsilcilerinden kabul edilir. Seri üretimin, seri üretim nesnelerinin sıkça kullanıldığı bir sanat türünü kullanır. Sanatçı, resimlerini afiş tekniği ile çoğaltmıştır. Bu radikallik aslında bir tepkidir ve çağın toplumsal olaylarıyla bir bütünlük içindedir. Ayrıca Nico ve The Velvet Underground'ı Andy Warhol keşfetmiştir. Andy Warhol'un pop-art'ı, The Velvet Underground'ın bütün etkinliklerinde kendisini gösterir. Grubun vokalisti Lou Reed 80'li yılların Chuck Berry'si olarak sunulacaktı. Warhol'un "Marilynler" adlı eseri bir pop art ikonu olmuştur. Nico, Andy Warhol'la tanıştığında henüz bir manken ve film yıldızıydı. Warhol onu Chelsea Girls adlı süperstarları arasına soktuktan sonra, Lou Reed'e Velvet Underground'ın bazı vokal parçalarını ona söyletmesini önerdi. Nico duygu yüklü solo kariyerine başlamadan önce, grubun ilk albümüne katkıda bulunacaktı. Warhol çektiği kısa filmlerle Bağımsız Film Ödülü'nü kazandı. Ayrıca "Empire" ve "Sleep (uyku)" isimli iki deneysel uzun film çekti. Bu filmlerden 'Empire' 8 saat sürüyordu ve yapımı, Empire State Binası'nın karşısına konulmuş bir kameranın 8 saat boyunca sabit bir noktada çalıştırılmasıyla gerçekleşmişti. 'Sleep'in konsepti de buna benziyordu. Uyumakta olan birinin 6 saatlik uykusunu görüntülüyordu.

Rembrandt van Rijn

Hollandalı ressam ve baskı ustası. Avrupa ve Hollanda sanat tarihinin en önemli ressamlarından biridir. Hollanda'nın ticaret, bilim ve sanatta atılım yaptığı Hollanda Altın Çağında yaşamıştır. "Işığın ve gölgelerin ressamı" olarak da anılır. Cornelia ve Harmen Gerritsz'in oğlu olarak Leiden, Hollanda'da dünyaya gelmiştir. Bir değirmenci olan babası varlıklıydı, annesi ise bir fırıncının kızıydı. Leiden Üniversitesi'nde okuyan Rembrandt, ressam Jacob van Swannenburg'un takdirini kazanmış ve 1621'de onun öğrencisi olmuştur. 1624 yılında kısa bir süreliğine de olsa Pieter Lastman'ın yanında Amsterdam'da çıraklık yapmış, 1625'de ise Leiden'de, arkadaşı ve meslektaşı Jan Lievens ile paylaştığı stüdyosunu kurmuştur. 1627'de öğrenci kabul etmeye başlamıştır ki bunlarında arasında Gerrit Dou da bulunur. 1629'da matematikçi Christiaan Huygens'in babası, devlet adamı ve şair Constantijn Huygens tarafından keşfedilmesi ona fayda sağlamıştır; bu bağlantısının bir sonucu olarak Prens Frederik Hendrik 1646'ya kadar Rembdrandt'an tablo satın almaya devam etmiştir. 1630'da babası ölen Rembdrandt, üç yıl sonra Amsterdam'da Hendrick van Uylenburg'un evini kiralamıştır ki bu adamın kuzeni olan Saskia van Uylenburgh ile de sadece bir yıl sonra 1634'de evlenmiştir. Çiftin 1635 doğumlu Rombertus ve 1638 doğumlu Cornelia adlarındaki çocuklarının daha bir yaşına basamadan ölmesinin ardından 1640 yılında doğan ve yine Cornelia olarak adlandırdıkları üçüncü çocukları da birkaç haftalıkken ölmüştür. Aynı yıl Rembrandt'ın annesi de vefat etti. Daha sonra 1641 yılında doğan Titus isimli erkek çocukları yaşa da, doğum sonrası zorlukların da

Henri Matisse

Henri Matisse(31 Aralık 1869 – 3 Kasım 1954) 20. yüzyılın en önemli ressamlarından. Renkleri büyük bir ustalıkla kullanışıyla Picasso ve Kandinsky ile birlikte, modern sanatın en büyük sanatçılarından biri kabul edilir. Matisse 1869 yılının son gününde kuzey Fransa’da dünyaya geldi. 1887 - 1888’de Paris’te hukuk eğitimi alan Matisse, ertesi yıl Saint Quentin’de bir avukatın yanında asistanlık yapmaya başladı. Aynı zamanda, sabah erken saatlerde École Quentin de la Tour’da çizim kurslarına devam etti. Ancak 1890 yılında geçirdiği apandisit ameliyatının ardından büyük ölçüde yatakta geçen bir dönem yaşadı ve bu sırada resim uğraşı giderek bir tutku haline dönüştü. Böylece, 1891 yılında hukuk alanındaki kariyerine son vererek tamamıyla resme yöneldi ve Paris’e giderek Academie Julian’da William Bourgereau’nun sınıfına kaydoldu. Aynı zamanda kısa bir süre sonra, École des Arts Décoratifs’e yazıldı, 1895 yılında sınavı kazanarak resmen Moureau’nun öğrencisi oldu. Matisse bu dönemde, kendisi gibi ressam olan komşusu Emile Wery ile birlikte Fransa’nın Brötanya bölgesini ziyaret etti. Daha önce Gauguin gibi öncü sanatçılara esin kaynağı olan Brötanya’dan dönüşünde Matisse, saf prizmatik renklere ilgi duymaya başladı.

Claude Monet

Fransız empresyonist (izlenimci) ressamdır. Oscar-Claude Monet veya Claude Oscar Monet olarak da bilinir. İzlenimcilik terimi, Monet'nin İzlenim: Gün Doğumu adlı resminden gelmektedir. İzlenimcilik, modern resim sanatındaki ilk büyük devrimci harekettir. Monet, resimlerinde fırça darbeleriyle oluşturduğu değişik renklerde noktalarla istediği izlenimi uyandıracak renk ve ışık etkisini yaratmayı başarmıştır. 1859′da Paris’te Akademie Suisse’de resim öğrenimine başladı. Burada C. Pissarro ile tanıştı ve dostluk kurdu. 1962′de Le Havre’da Çalıştı. Paris’e döndükten sonra A. Renoir ve A. Sisley ile dost oldu ve onlarla birlikte açık havada çalıştı. 1870′ten sonra Argenteuil’de çalıştı, çok geçmeden açık hava ressamlığının ve izlenimciliğin (empresyonizm) öncüsü oldu. 1874′te bir limanın sabah sisleri arasından görünümünü yansıtan Impression, Soleil Levant (İzlenim, Güneşin Doğuşu; 1872, Paris Marmottan Müzesi) tablosuyla Salon’a kabul edilmeyen otuz ressamın Nadar fotoğraf atölyesinde açtığı sergiye katıldı. Bir eleştirmenin Monet’nin tablosunun adını özellikle gülünç bulması ve sergiye katılan tüm ressamlardan “izlenimciler” diye söz etmesi üzerine, bu tanımlama onların adı olarak kalacaktı.

Frida Kahlo

Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon (6 Temmuz 1907 - 13 Temmuz 1954), Meksikalı ressam. Bir yirminci yüzyıl popüler kültür ikonu haline gelen ressam, resimlerinin yanı sıra inişli çıkışlı özel yaşamı ve politik görüşleri ile tanınır. Sanatı, sürrealist olarak tanınlanmışsa da kendisi bu tanımı reddetmiştir. Ressam Diego Rivera’nın eşidir.
1907 yılında Mexico City’nin güneyindeki Coyoacan’da, Macar Yahudisi fotoğrafçı Wilhelm Kahlo ve Kızılderili asıllı Matilde Calderon Gonzales’in dört kızından üçüncüsü olarak dünyaya geldi. 6 Temmuz 1907 günü doğmuş olmasına rağmen, kendisi doğum tarihini, Meksika devrimi'nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 günü olarak ilan etmiş, yaşamının modern Meksika'nın doğuşuyla başlamış olmasını istemiştir. Altı yaşındayken geçirdiği çocuk felcinin sonucu olarak bir bacağı özürlü kalmış, kendisine "Tahta Bacak Frida" denmişti. Bu özrüyle başetmesini bilen Frida, gençkızlık çağında, dönemin en iyi eğitimini veren Ulusal Hazırlık Okulu’nda okudu. Bu okul, onu sanat, edebiyat, felsefe gibi alanlara yönlendirdi. İlerde Meksika düşün yaşamının önemli isimleri olarak anılacak Alejandro Gomez Arias, Jose Gomez Robleda, Alfonso Villa

Francisco de Goya

İspanyol Ressamları arasında triumvira (biz Üç Büyükler şeklinde ifade edebiliriz diğer iki büyük El Greco ve Diego Velázquez kabul edilir) olarak nitelenen sanat dâhilerinden biridir Goya. Tam adı akılda kalmayacak kadar uzun: Francisco José de Goya y Lucientes. Aragon bölgesinin küçük bir kasabasında 30 Mart 1746 günü dünyaya gelen Goyanın babası resim ve oymacılıkla hayatını kazanırdı, annesi ise Aragonlu küçük soylu bir aileden geliyordu. Goyanın çocukluğu hakkında çok fazla bilgimiz yok, ancak 14 yaşlarındayken resme olan merakı ve yatkınlığı sonucu yerel bir sanatçı olan José Luzanın yanına çırak olarak verildiğini ve bu ilk ustasının stüdyosunda dört sene geçirdiğini öğreniyoruz kaynaklardan. 1763 senesinde Madride gitti ve çalışmalarıyla çok arzu ettiği San Fernando Akademisinin ödülünü kazanamasa da orada bir başka Aragonlu ressam Francisco Bayeunın dikkatini çekmeyi başardı. Daha sonra kız kardeşini eş olarak aldığı Bayeu ile aralarındaki etkileşim Goyanın erken sanatı üzerinde büyük tesire yol açtığı gibi, kendisine kimi sanat toplantılarına katılma ve yeni bir çevre edinme şansı sağladı. Rococo ekolünün baskın olduğu bu sanatsal ortamdan sonra, 1771 senesinde görgüsünü arttırmak için gittiği İtalyada yaklaşık bir yıl kadar bulundu, bu arada Parma Akademisinin düzenlediği yarışmayı kazanarak şöhretini arttırdı. İspanyaya dönüşünde artık ünlü ve bilinen bir ressamdı.

René Magritte

Gerçeküstücülük akımının en önemli temsilcilerinden sayılır. Düş ürünü temaları işlediği resimleri, komedi, korku, tuhaflık ya da ilginçlik kavramlarının bir karışımıdır. Sanatsal resimlerinin yanında yaşamının bir döneminde reklam çizimleri de yapmıştır. Kökleri 15.yüzyıla uzanan bir sanat geleneğinin varolduğu; Jan Van Eyck, Bosch, Bruegel, Rubens, Jordaens gibi rönesans ve barok dönemin büyük sanatçılarının yetiştiği Belçika’da yaklaşık iki yüz yıllık bir sürecin ardından 19.yüzyılın sonunda bir sanatsal canlanma söz konusu olmuştur. James Ensor ile aralarında Felicien Rops ve Khnopff gibi isimlerin bulunduğu etkili bir sembolist çevrenin varlığı Belçika’nın modern sanatın eşiğinde yaşadığı uyanışın göstergeleridir. Rene Magritte, böyle bir dönemde 21 Kasım 1898’de Belçika’da, Lessines’de dünyaya gelmiştir. Ailenin üç erkek çocuğundan en büyüğü olan Rene’nin babası bir tüccardır ve aile sık sık şehir değiştirmektedir. Rene’nin daha çocukluk yıllarında tanık olduğu bazı sıradışı olaylar onun imgelemini derinden etkilemiştir. Gilly’de yaşadıkları evin üzerine esirleri taşıyan bir balon düşmüş, 1905 yılında küçük bir kız çocuğuyla mezarlıkta yürürken sehpası başının üzerinde resim çalışan bir ressamla karşılaşmıştır. Bu şaşırtıcı imgelerin iç dünyasını canlandırdığı çocukluk döneminde yaşadığı bir diğer olay ise diğerlerine göre oldukça acı bir deneyim olmuştur. Châtelet’te yaşadıkları sırada 12 Mart 1912’de sanatçının annesi kendini Sambre nehrine atarak intihar etmiştir. Kimi yazarlar Magritte’in resimlerinde zaman zaman ortaya çıkan nehir tasvirlerinin bu olaya bir gönderme niteliği taşıdığının altını çizmektedir. Aynı yıl Magritte ailesi Charleroi şehrine taşınmıştır. 1913 yılında 15 yaşındayken, Charleroi panayırında, ileriki hayatında çok önemli bir yere sahip olan Georgette Berger ile karşılaşmış ve 13 yaşındaki kız onu adeta büyülemiştir.

Salvador Dali

Salvador Domingo Felipe Jacinto Dalí y Domènech, kısaca Salvador Dalí (11 Mayıs 1904 – 23 Ocak 1989), İspanyol sürrealist ressam. Gerçeküstü eserlerindeki tuhaf ve çarpıcı imgelerle ünlenmiştir. En iyi bilinen eseri olan Belleğin Azmini 1931'de bitirmiştir. Dalí, ressamlığın yanı sıra heykelcilik, fotoğrafçılık ve filmcilikle de ilgilenmiş, Amerikalı animasyoncu Walt Disney ile beraber yaptığı Destino adlı kısa çizgi film, 2003'te "en iyi kısa animasyon filmi" dalında Oscar adayı olmuştur. Katalonya doğumlu olan Dalí, 711 yılında İspanya'yı fethetmiş olan Mağribiler'in soyundan geldiğini iddia etmiş, "süslü ve cafcaflı olan her şeye, lüks hayata ve doğu kıyafetlerine olan düşkünlüğünü" de "Arap kökeni"ne bağlamıştır. Dalí hayatı boyunca, sanatıyla olduğu kadar eksantrik giyimi, davranışları ve sözleriyle de dikkat çekmiş, bu durum kimi zaman, onun sanatını takdir edenleri de etmeyenler kadar usandırmıştır. Bu davranışların getirdiği kötü şöhret, Dalí'nin geniş kesimlerce tanınmasını sağlamış ve eserlerine duyulan ilgiyi artırmıştır. İlk yıllar;Dalí 11 Mayıs 1904'te, İspanya'nın Katalonya bölgesinde bulunan Figueres kentinde, Salvador Dalí i Cusí ve Felipa Domenech Ferres çiftinin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Çiftin 1901 doğumlu ilk çocuğu, Dalí'nin doğumundan tam dokuz ay on gün önce (1 Ağustos 1903'te) sindirim yolu iltihabından ölmüş, onun ismi olan Salvador da ikinci çocuğa geçmişti. İlk çocuklarının küçük yaşta ölmesini bir türlü kabullenemeyen Dalí çifti, küçük Dalí'nin yanında sık sık ölmüş ağabeyinden bahsediyor, ilk Salvador'un bir resmini yatak odalarının duvarında tutuyor, ve Dalí'yle beraber düzenli olarak ilk Salvador'un mezarını ziyaret ediyorlardı. Bu durum, Dalí'nin küçük yaşta kendi kimliği konusunda karışıklık yaşamasına sebep oldu. Sonradan, hiç tanımadığı ağabeyi hakkında "iki su damlası gibi birbirimize benziyorduk, fakat yansımalarımız farklıydı [...] O, herhalde benim fazla mutlak olarak tasarlanmış ilk versiyonumdu." diye yazacaktı.

Pablo Picasso

Pablo Picasso, tam adı ile Pablo Diego José Francisco de Paula Juan Nepomuceno María de los Remedios Cipriano de la Santísima Trinidad Ruiz y Picasso (25 Ekim 1881 - 8 Nisan 1973), İspanyol ressam ve heykeltıraş. 20. yüzyıl sanatının en iyi bilinen isimlerindendir. Georges Braque ile birlikte kübizm akımının temelini atmıştır. Hayatı Picasso 25 Ekim 1881'de Malaga, İspanya'da doğdu.(İsmini, annesi rüyasında görmüştür) Babası bir ressam ve resim öğretmeniydi. Küçük yaşta resim yapmaya babası tarafından yönlendirildi. Resim yeteneği kısa sürede keşfedildi. 1895'te Barcelona Güzel Sanatlar Okulu'na girdi. 1901 yılından itibaren anne soyadı olan Picasso'yu kullanmaya başladı. Desenleri İspanyol bir dergi olan Juventut'ta yayımlandı. 1900'de ilk kez Paris'e gitti. Dönemin yenilikçi sanatçılarının yaşadığı Montmartre semtinde bir süre para içinde yaşadı. Picasso yaklaşık 1901-04 arasındaki ilk dönem yapıtlarında sıradan insanların, sirk palyaçolarının, akrobatlarının resimlerini yaptı. Büyük kentlerdeki yaşam kadar, sirk yaşamı da ilgisini çekiyordu. Ne var ki, tablolarında bu yaşamın hüzünlü yanını yansıttı. Sanatçının bu dönemi 'Mavi Dönem' olarak tanımlanır. Picasso, Georges Braque ile kübizmin temellerini atmış sayılmaktadır. 1907'den 1914'e kadar kübist olarak adlandırılan tarzda tablolar yapar. Kübist tabloların genel özelliği, geometri ve geometrik şekillerin kullanılmasıdır. Resmedilen nesneler geometrik formlar oluşturacak şekilde basitleştirilmiş yahut geometrik şekillere bölünmüştür.

Vincent van Gogh

Vincent Van Gogh, bir papazın oğlu olarak 1853 yılında Hollanda’nın güneyinde bir köyde dünya’ya geldi. 19.yüzyılın yazgısı en trajik sanatçılarından biri olan Van Gogh, içinde sürekli bunaltılar yaşar ve hiçbir işe yaramadığına olan inancı, bir şeyler yapma, bir çıkış bulma isteğidir bunaltılarının nedeni. Acı çeker, mutsuzdur, huzursuzdur ve yalnızdır ama resimleriyle neşe ve sevinç uyandırmak istemiş, acıları sevince, hüzünleri neşeye ve yalnızlığı birlikteliğe döndürmeye çalışmıştır. İnsanların yalnızlık, hüzün ve acı içindeki hallerinden etkilenip bunları da resimlerinde yansıtmıştır. Acı çekenlere ilgi duymuştur; içinde yaşadığı dünyada kendisini uyumsuz hisseden bütün melankolikler gibi. Mutsuz olması yalnızlığındandır. Hiçbir zaman hiçbir şeyi başaramayacağına olan inancı, kendisinden kuşku duyması, trajik yazgısı, yaşamına son vermesidir onu melankolik yapan. Dünyada kendisini alçalmış, sevgilerden uzaklaşmış görmüştür Van Gogh. Yararsızlığının kendi elinde olmadığını, yazgının çizdiği olaylar dizisi sonucu bir kafese tıkıldığını, bir şeyler yapmak istediğini ama bunun yolunu bulamadığını yazar Theo'ya mektuplarında. Daha sonra yapacağı işi bulmuş ve kendini tamamıyla ona adamıştır büyük bir coşkuyla. İlk dönem karakalem çalışmalarında maden işçilerini, köylüleri ele almış, patates yığınları, dokuma tezgahı gibi konuları işlemiş bir yandan da kasvetli gökler ve koyu renklerle iç karartıcı manzaralar resmetmiştir.

Leonardo da Vinci

Leonardo, genç bir noter olan Ser Piero da Vinci'nin ve muhtemelen bir çiftçi kızı olan Caterina'nın evlilik dışı çocuğu olarak İtalya'da, Floransa kentine bağlı Vinci kasabası yakınlarındaki Anchiano'da dünyaya geldi. Leonardo Avrupa'daki modern isimlendirme kurallarının oluşmasından önce dünyaya gelmişti; bu yüzden tam ismi, "Vincili Piero'nun oğlu Leonardo" manasına gelen "Leonardo di Ser Piero da Vinci"dir. Leonardo eserlerini ya "Leonardo" ya da "Io, Leonardo (Ben, Leonardo)" olarak imzalamıştır. Her ne kadar somut kanıtlar bulunmasa da, Leonardo’nun annesi Caterina'nın Piero'ya ait olan Ortadoğulu bir köle olduğu tahmin ediliyor. Leonardo’nun doğduğu yıl, babası Albiera adındaki ilk eşi ile evlendi, Caterina ile ise hiç bir zaman evlenmedi. Leonardo’ya bebekliğinde annesi baktı, ancak bir kaç yıl sonra annesi başka biriyle evlendirilerek komşu kasabaya yerleşince Leonardo, babasının da nadiren uğradığı büyükbabasının evinde yaşamaya başladı, arada sırada Floransa’ya babasının evine giderdi. Babasının ilk eşinden çocuğu olmadığı için aileye kabul edilebilmişti ama hiç bir zaman meşru bir çocuk olarak görülmedi ve amcası Francesco dışında ailesindeki kimseden sevgi görmedi. 14 yaşına kadar Vinci’de yaşayan Leonardo, büyükanne ve büyükbabasının ardı ardına ölmesi üzerine 1466’da babası ile birlikte Floransa’ya gitti.

Michelangelo Buonarroti

Michelangelo, 6 Mart 1475'te Arezzo yakınlarında Caprese’de doğar. Ailesi, o daha bir aylıkken Floransa’ya taşınır. Annesi, kendisi altı yaşındayken ölen Michelangelo, 13 yaşına geldiğinde Floransa’da fresk ressamı Domenico Ghirlandaio’nun yanına öğrenci olarak verilir. Bertoldo di Giovanni’nin zamanında, Medici ailesine ait olan San Marko bahçesinde çalışan genç Michelangelo, bu arada Lorenzo de Medici ile tanışır. Michelangelo, heykeltıraştaki rüştünü kanıtladığı ilk ve en ünlü eseri olan çocuk kral Davud’un heykelini yaptığında henüz 26 yaşındadır. Beş buçuk metrelik bir mermer kütleden çıkaracağı eser için genç dâhi, mermer bloğun yanına bir baraka inşa ederek, yardımcısız bir şekilde, çoğu zaman geceli gündüzlü çalışarak Rönesans sanatının harikalarından biri olarak kabul edilen David’i yaratır. 1505 yılında Papa 2. Julius tarafından kendisine, en önemli başarılarından biri olacak Vatikan’ın yanındaki Sistine Şapeli’nin tavan resimlerinin yapılması işi verilir. 3 yıl sonra başlayacağı bu görevi sanatçı, 520 metrekarelik bir alanda yaklaşık dört yıllık bir çalışmanın ürünü olarak bitirir. Ortasının da, her biri Âdem, Havva ve Nuh Tufanıyla ilgili İncil’in eski Ahdi’nden alınma öykülerden esinlenerek yapılan resimlerin bulunduğu dokuz pano bulunan freskin yan unsurları da mitolojik figürlerle bezelidir. Özellikle “Âdemin Yaratılışı” ismindeki sahne batı resim sanatının en canlı tasvirlerinden biri kabul edilir. 1519 yılında Cosimo de Medici’nin soyunun son temsilcisi Lorenzo de Medici’nin ölmesiyle Michelangelo, onla birlikte genç yaşta ölen Nemours Dükü Giuliano’nun mezarlarının konulduğu kiliseye iki ünlünün heykelini yapar. 1534’te Papa 3. Paul’un heykeltraşı ve mimarı yapılan Michelangelo’ya Sistine Kilisesi’nin sunak duvarına bir ‘Kıyamet Günü’ tasviri yapmasını ister. Meryem’in Göğe Yükselişi, İsa’nın Vaftizi ve Musa’nın Hükmü’nün anlatıldığı freskler süsler bu duvarı. Kıyamet Günü tablosuna başından beri muhalefet eden yeni Papa 4. Paul ise,