Sultan Abdülmecid


Sultan Abdülaziz ve Hayranıdil Kadınefendi'nin oğlu olarak Dolmabahçe Sarayı'nda doğan Abdülmecid Efendi (1 Haziran 1868-23 Ağustos 1944), küçük yaşta askeriyenin topçu sınıfına kaydolmuş ve bu esnada Halil, Hüseyin ve Said Paşaların nezaretinde eğitim görmüştür. Binicilik, avcılık, güreş ve eskrim sporları ile resim ve müzikle ilgilenmiş, sanatçı kişiliğini ressam olarak olgunlaştırmıştır. İyi seviyede Arapça, Farsça ve Fransızca bilen Abdülmecid Efendi, yayınları takip edebilecek derecede Almanca ve İngilizce öğrenmiştir. Sanat ve edebiyat çevresiyle yakın ilişki içinde olan Abdülmecid Efendi, şehzadelik döneminde kışları Fer‘iye Sarayı, yazları ise Bağlarbaşı Köşkü’nde bulunan atölyelerinde çalışmıştır. Veliahtlık makamına geldiğinde Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesi'nde, Halife olarak Dolmabahçe Sarayı'na yerleştiği dönemde de buradaki atölyesinde çalışmalarını sürdürmüştür. Abdülmecid Efendi, 1909 yılında kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin fahrî başkanlığını yapmış ve Osmanlı Ressamlar Cemiyeti Gazetesi'nin yayınlanması için maddi destekte bulunmuştur. 1914 kuşağının ilki 1916 yılında Galatasaray Yurdu'nda açılan Galatasaray sergilerine destek olmakla kalmayıp, resimleriyle bu etkinliğin içinde bizzat yer almıştır. Abdülmecid Efendi'nin resim sanatıyla ilgili etkinlik ve faaliyetlere yönelik ilgi ve desteği bunlarla da sınırlı kalmamıştır. Şişli Atölyesi olarak isimlendirilen etkinlik bunlardan bir diğeridir. Şişli Atölyesi'nde üretilen eserler, Türk ressamları tarafından Avrupa'da açılan ilk sergi olan 1918 Viyana Sergisi'nde yer almıştır. Abdülmecid Efendi, 1918 Viyana Sergisi'ne "Otoportre", "Harem'de Goethe", "Harem'de Beethoven" ve " I. Sultan Selim" adlı tablolarıyla katılmıştır. 1 Kasım 1922 tarihinde saltanat ve hilafetin birbirinden ayrılması ve halife unvanını taşıyan Vahideddin'in 17 Kasım 1922'de İstanbul'u terk etmesi üzerine, Abdülmecid Efendi TBMM tarafından halife seçilmiştir. 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen kanunla halifelik kaldırılmış ve Osmanlı hanedanı yurtdışına çıkartılmıştır. Abdülmecid Efendi önce İsviçre’ye gitmiş daha sonra Fransa'nın Nice şehrine, ardından da Paris'e yerleşmiştir. 1944 yılında burada vefat eden Abdülmecid Efendi’nin naşı Medine’de Cennetül-Bâki kabristanına defnedilmiştir.


Sultan Abdülaziz

Sanat, Osmanlı hanedanında bir aile geleneği gibiydi ve birçok padişah sanatın çeşitli dallarında üstadlık derecesine gelmişti.
Meselá Kanuni Süleyman kuyumcu, İkinci Abdülhamid büyük bir ince marangoz, İkinci Mahmud zamanının en büyük hattatlarından biri, Üçüncü Selim çok seçkin bir bestekárdı.Bazı padişahlar ise sanatın bir değil, birkaç dalıyla uğraşırlardı. Sultan Abdülaziz bunlardan biriydi ve bestekárlığının yanısıra ressamdı. Hem Türk hem Batı müziğiyle ilgilenmişti ve bu ilgisi her iki musikide de bestekárlık edecek seviyedeydi. Türk Müziği'nin en meşhur oyun havalarından biri Sultan Abdüláziz'in imzasını taşır ve 'Valse Davet' isimli orkestra eseri nadir de konser salonlarında icra edilir.
Bugün Türkiye'deki müzelerde Abdülaziz'e ait maalesef tek bir tablo bile bulunmuyor ama hükümdarın bir desen defteri Polonya'da, Krakov Ulusal Müzesi'nde saklanıyor.Defterde, Abdülaziz'in elinden çıkma 67 adet çizim ile üç sayfa elyazısı var. Hükümdar genellikle gemi ve deniz savaşı çizimlerinin yeraldığı defteri o senelerde İstanbul'da saray ressamlığı yapan Polonyalı sanatkár Stanislaw Chlebowski'ye vermiş. Abdüláziz çizimlerin tamamını kırmızı mürekkeple filigranlı káğıda yapmış, resimler daha sonra kartonlara yapıştırılıp albüm haline getirilmiş. 1914'e kadar Chlebowski'nin ailesinde kalan defter daha sonra başkalarının eline geçmiş, 1971'de Krakov Ulusal Müzesi tarafından satın alınmış.Abdülaziz'in albümdeki desenleri, resim uzmanlarına göre hükümdarın savaş konusunu çok iyi bildiğini, savaşın ez kızıştığı anlarda askerleri, atları ve bütün bir bölüğü bir an için dondurabilme yeteneğine sahip olduğunu gözler önüne seriyor.Abdülaziz 1876'da tahtından indirildikten sonra intihar süsü verilip öldürüldü. Türk resim tarihine tam olarak geçemedi ama kendisi gibi ressam olan oğlu Şehzade Abdülmecid yahut daha bilinen unvanıyla 'Halife Abdülmecid Efendi' bugün modern Türk resminin kurucularından kabul ediliyor.


Bob Ross

Sanat otoriteleri Bob Ross’un eserlerinde pek de sanatsal değer olmadığını dillendirse de, “Belki şurada küçük mutlu bir ağaç vardır.” sözü milyonlarca insanın zihnine kazınmış durumda.

Alaska’nın ağır iklim koşullarında çalışan Bob Ross, Amerikan Hava Kuvvetleri’nde görevli bir askerdi. Boş zamanlarında resim yapıyor, sevincini, heyecanını, hüznünü tuvallere yansıtıyordu. Kariyerini tamamlayıp, ordudan ayrılınca resim dersleri vermeye başlayan Ross’un Annette Kowalski adında bir öğrencisi vardı. Genç kadın, kocasına Ross’u o kadar çok methetmişti ki, Walt da ressama ilk önce bir televizyon reklamı yapmak, ardından da dizi halinde bir program hazırlayıp yönetmek istedi. Kowalskiler reklam harcamaları için evlerini ipotek ettiler. Reklamlar o kadar ses getirdi ki, televizyon yapımcılarından arka arkaya teklifler gelir. İlk olarak 1983’te yayınlanan Resim Sevinci 1994’ün Mayıs ayına kadar devam eder.

Bob’un bazı konuşmalarını izleyenler hemen hatırlayacaktır: “Fırçamızla tuvalimize dokunuyoruz. Çok kolay!.. Korkmadan dokunuyoruz… Hata diye bir şey yoktur. Sadece küçük mutlu kazalar vardır… Şuraya yaşlı bir ağaç çiziyoruz. Belki de şurada yaşayan mutlu küçük çalılıklar vardır. İşte tam şurada… Belki de çalılıkların arasında sevimli, minik sincaplar neşeyle geziniyorlar. Biraz vanday kahverengi, biraz titan beyazı alalım… Tamam…”
29 Ekim 1942 doğumlu olan ressam yakalandığı lenf bezi kanseri nedeniyle, 1995’te 53 yaşında hayatını kaybetmişti. Ünlü ressamın Morgan, Steven ve Bob Ross adında üç çocuğu vardı. Resim Sevinci programı, Twitch TV tarafından internet üzerinden canlı yayınlıyor.

Annette Kowalski ile görüşen televizyoncular ona cazip bir teklifte bulunur: “Ross’un programları güzeldi. Halk çok tutmuştu. Programlar hala ilgiyle izlenmeye devam ediyor. Onun bir taklidini çıkarın, hemen yayınlayalım…”Kowalski bu sözlere hiç aldırış etmez ve der ki: “Siz başarının sırrını programda mı buldunuz? Bob’daydı…”