Cumhuriyetin ilanından sonra Atatürk'ün portresini yapan ilk Türk ressamı Mihri Hanım'dır. Bilindiği üzere Mihri Hanım batıda eğitim gören ilk kadın ressamımızdır. Meşrutiyet döneminde kızlar için açılan İnas Sanayi-i Nefise Mektebi'nin tek kadın hocasıdır.
Mihri Hanım, İnas Sanayi-i Nefise Mektebi'nde görevli iken Anadolu'daki milli hareketi heyecanla izlemiştir. Büyük zafer ve arkasından büyük zaferin harcıyla kurulan Cumhuriyetin ilanı ve devrimlerin başlaması Mihri Hanım'ı çok sevindirmiştir. Gençliği Paris'te geçen Mihri Hanım, sanatı gibi düşünceleri de çağdaşlık yolunda olan modern bir kadındır. İstanbul'un kalburüstü kültür adamlarıyla büyük dostluk kurmuş, çok sayıda tanınmış kişilerin portrelerini yapmıştır.
Mustafa Kemal'in zaferlerine ve devrim hareketlerine hayran olan Mihri Hanım, onun mareşal kıyafetiyle portresini yapmak ister. Teklif Mihri Hanım'dan gelir ve Çankaya'nın kapısı çalınır. Mihri Hanım'ın pano niteliğindeki bu büyük tablosu Mustafa Kemal'in mareşal üniforması ile yapılan ilk portresidir.
Atatürk bu portresini birkaç tablo ile birlikte Halkevlerinin açılış günlerinde Ankara Halkevi'ne göndermiş ve büyük salonun süslenmesini sağlamıştır. Ancak, bu değerli tablonun Halkevi'nden alınarak yurtdışına nasıl gönderildiğinin ilginç bir öyküsü vardır.
Atatürk "Yurtta Sulh, Dünyada Sulh" idealini gerçekleştirirken -tarihlerde barut fıçısı olarak tanımlanan- Balkanlar'a barış tohumları saçtı. "Balkan Birliği"nin kurulmasını sağladı. Bu kuruluşa en büyük ilgiyi Yugoslavya Kralı Alexandre gösterdi. Atatürk tarafından büyük devlet adamı övgüsü ile nitelendirilen Yugoslavya Kralı Alexandre büyük bir portresini imzalayarak Atatürk'e göndermişti. Atatürk, buna mukabele edeceği sırada Kral Alexandre Fransa'ya yaptığı resmi ziyaret sırasında Marsilya'da suikaste kurban gitti. Bir Makedonyalı tarafından öldürüldü. Atatürk olaydan büyük üzüntü duydu. Hatta Balkanlar'da bir karışıklığa sebebiyet verilmesi ihtimaline karşı Türkiye'de seferberlik ilanını bile düşündü. Neyse ki Balkanlar'da sükunet devam etti, birlik bozulmadı. Alexandre'ın ölmüş olması Türkiye-Yugoslavya dostluğunu etkilemedi. Yugoslavya Türkiye'nin sadık bir dostu olarak her zaman samimiyetini gösterdi. Sonraki yıllarda Başbakan İsmet İnönü'nün bu ülkeye bir dostluk ziyareti yapması planlandı. Atatürk, Kral Alexandre'ın vaktiyle kendisine göndermiş olduğu portreye karşılık vermek üzere Mihri Hanım'ın yapmış olduğu mareşal üniformalı portresini İnönü ile Belgrad'a yolladı. Halkevi Salonu'nda boş kalan bu portrenin yerine Alexandre'ın portresini koydu.İnönü Belgrad'da büyük tezahüratla karşılandı. Hediye edilen Atatürk portresi Alexandre'dan boş kalan yere asıldı. Yugoslav devlet adamları bu portreyi o derece sevdiler ki İnönü'yü teşekkürlere boğdular.
Bu portrenin altında altın plakete yazılmış olan ithaf yazısı çok anlamlıydı. Atatürk'ün imzaladığı Fransızca şu cümle vardı: "A la memoire de mon auguste ami, le rois Alexandre I'unificateur en defesent I'hommage", Türkçesini şöyle ifade edebiliriz: "Yüce dostum, birleştirici kral Alexandre'ın hatırasına hürmetlerimle".